• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=100078240878284
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05063540702
  • https://www.youtube.com/channel/UC2Ltz41AqxUbppeT62WMxWg
TRANSLATE
Ankara'da Sivil Toplum Gündemi
KÜLTÜR PORTALI
Çalışma Saatleri
 PAZARTESİ08:00-18:00
 SALI08:00-18:00
 ÇARŞAMBA08:00-18:00
 PERŞEMBE08:00-18:00
 CUMA08:00-17:00
Makaleler
Hava Durumu
Takvim
Site Haritası
ASTP BAŞKANI KIR:SOYKIRIMLAR SÜRERKEN DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ KUTLANIR MI?

 SOYKIRIMLAR SÜRERKEN DÜNYA İNSAN HAKLARI GÜNÜ KUTLANIR MI?

    Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edildiği gün olan 10 Aralık günü, 1948 yılından beri “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır. Kaderin cilvesine bakın ki, 14 Mayıs 1948 de Birleşmiş Milletler tarafından kuruluşu onaylanan Siyonist İsrail devleti Filistin topraklarında sayısız insan hakkı ihlalleri ile birlikte soykırıma varan insanlık dışı vahşetini, soykırımını sürdürürken, yine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde, alınan kararları veto etme hakkı bulunan diğer işgalci Komünist Çin Halk Cumhuriyeti 29 Eylül 1949 yılından beri işgali altında tuttuğu Doğu Türkistan soykırımına aralıksız devam etmektedir.

   Ne yazık ki   BM, DSÖ, İİT, AHİM gibi uluslararası kuruluşlar; 3 Çeyrek asırdan beri Siyonist İsrail’in işgali altında ki Filistin topraklarında ve Çin’in işgali altındaki Doğu Türkistan’da   veya dünyamızın başka bir bölgesinde yaşanan sayısız insan hakkı ihlallerini ve soykırımları engelleyecek, savaşları işgalleri durduracak bir varlık gösterememiştir. Çünkü BM gibi uluslararası kuruluşlar kendi çıkarlarını korumak ve başka milletleri sömürmek üzere haksızlık üzerine kurulan kuruluşlardır. Doğu Türkistan’da ve Çin’de ki insanlık dışı vahşetin durdurulmasını beklemek beyhude bir bekleyiştir.

   Dünyada hiçbir millet Doğu Türkistan ve Filistin halkı kadar uzun süre zulme ve soykırıma maruz kalmamış, yine dünyada hiçbir ülke bu kadar zulüm görmelerine rağmen bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinden vaz geçmemiştir.  74 yıldan beri Doğu Türkistan’da aralıksız Çin soykırımı ve insanlık dramı yaşanırken, Filistin’de 75 yıldan beri devam eden sayısız insan hakkı ihlallerine ilaveten   7 Ekim’den bu yana işgalci rejimin Gazze üzerine yaptığı saldırılarda 7 binden fazlası çocuk, 5 binden fazlası kadın olmak üzere 18 bine yakın Gazze’li şehit edilmiş, kayıp insan sayısı ise 8 bine aşmıştır. Yaralı sayısı ise 48 bine yükselmiştir." Tabir caizse Doğu Türkistan’da ve Filistin’de taşlar bağlanmış, itler salınmış, uluslararası  hukuk ayaklar altına alınmıştır.  İşlenen vahşet ve soykırımlar karşısında ülkeler milletler, Birleşmiş Milletler (BM), OECD, AGİT, Avrupa Konseyi ve Dünya Ticaret Örgütü, DSÖ, İİT, AHİM gibi Uluslararası kuruluşlar sorumluluklarının gereğini yerine getirecek bir adımı atmaktan adeta imtina etmişlerdir.   

    Şimdi savaşlar, işgaller, sayısız insan hakkı ihlalleri yaşanırken, Filistin’de İsrail, Doğu Türkistan’da Çin Soykırımları acımasızca sürdürülürken “İnsan Hakları Günü” arsızca ve yüzsüzce kutlanabilecek midir?

    Bilindiği üzere Türkiye’den 2,5, Pakistan’dan Fransa’dan 3, Almanya’dan 4 misli büyüklükte, 1 milyon 828 bin 418 kilometre karelik yüzölçümüne ve dünyanın en zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip Doğu Türkistan bir İslam coğrafyası ve Türk Milleti’nin ata yurdudur. Halen Kızıl Çin Devleti’nin işgali altında bulunan vatan topraklarında 1200’ü geçtiği ifade edilen toplama kamplarında 3 milyon   soydaşımızın ve din kardeşimizin, en temel insani hakları ellerinden alınmaktadır.  Doğu Türkistan’da Soydaşlarımız ve dindaşlarımız  hürriyetlerinden yoksun bırakılmakta katliama, soykırıma ve asimilasyona tabi tutulmaktadır.

   2,5 Milyon nüfusa   363 km2 yüz ölçüme sahip Gazze başta ABD ve Almanya, Fransa, İngiltere gibi tüm Batı ülkelerin desteklediği Siyonist İsrail, İslam Ülkelerinin duyarsız ve ruhsuz bakışları arasında yerle bir edilirken, Hamas’a bağlı İzzettin El Kassam tugayları onurlu direnişini sürdürmektedir.

   7 Ekimden bu yana 65 gündür İsrail-Gazze savaşı dünya gündemini meşgul ederken, İşgalci Siyonist askerleri tarafından 2,5 milyon Gazze halkının tepesine havadan, karadan ve denizden hedef belirlemeden  bombalar yağdırılmakta, Hastaneleri, mabetler, meskenler, okullar yerle bir edilmekte , Filistinli çocuklar, kadınlar, ,eli silah tutmayan masum insanlar  vahşice şehit edilirken; Gazze’de Siyonist İsrail’in vahşete varan saldırıları ile  insan, hakları, kadın hakları, çocuk hakları hayvan hakları, egemenlik hakları uluslararası antlaşmalar evrensel metinler diplomatik teamüller, insani değerler de yerle bir edilmektedir.

     Hayatın katliam ve asimilasyon altına alındığı Doğu Türkistan’da Müslümanlara yönelik baskılar her yıl artarak devam etmektedir. İsrail- Filistin savaşının çözümsüz de olsa gündemi işgal ettiği süreçte Doğu Türkistan kendi kaderine terkedilmektedir.  

    Oysa ki Doğu Türkistanlı Uygur Türkleri nazi kamplarını bile aratmayacak şekilde kimi toplama kamplarında her türlü işkenceye tâbi tutulmakta, yaşama hakları, mülkiyet hakları, iffet, ırz ve namuslarını koruma hakları, düşünce ve ifade özgürlüğü hakları, inanma ve inandığı gibi yaşama hakları,  eşitlik hakları ellerinden alınmakta sırf Türk ve Müslüman oldukları gerekçesiyle  sebepsiz yere tutuklanarak zindanlara atılmakta kimisi de  ağır işkenceler neticesinde sakat bırakılarak hayata tutunamayacak şekilde ölüme maruz bırakılmaktadır.

    Tıpkı Filistin halkı gibi kendi topraklarında insanca ve özgürce yaşamaktan başka hiçbir arzusu olmayan Uygur Türklerinin   bağımsızlık ve özgürlük mücadeleleri de Kızıl Çin yönetimi tarafından terörist hareket olarak değerlendirilmekte, bağımsızlık ve özgürlük hareketinin bedeli de ölüm ile ödetilmektedir.

     Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası'nın 36. maddesinde ''Her Çin vatandaşı dinî inanç ve hürriyete sahiptir denildiği halde  1966-1976 yılları arasında hayata geçirilen  Kızıl Çin Kültür Devrimi gerekçesiyle 4  defa  alfabeleri değiştirilen; Uygur alfabesi tüm eğitim kurumlarından kaldırılarak Uygur Türklerinin dini eğitim ve öğretim yapmaları, Kur’an-ı Kerim dahil dini kitapları bulundurmaları, okumaları, okutmaları toplu  ibadet etmeleri, sakal bırakmaları, kadınların başörtü takmaları, uzun etek gibi dini kisveler kullanmaları, düğün nişan ve cenaze merasimlerinde dini  kurallara uymaları yasaklanmaktadır.  Doğu Türkistanlılar, inanmadıkları Çin Komünist Partisi (ÇKP) ideolojisinin söylevlerini, marş ve şiirlerini ezberlemek zorunda bırakılmakta, Çin komünist partisinin liderine tazime zorlanmaktadır!

    Diğer taraftan Kızıl Çin rejimi nüfus planlaması adı altında D. Türkistanlı kadınlara zorunlu ve kolektif kürtaj uygulanmakta, erkekler iğne ile kısırlaştırılmaktadır.  Planlama dışı   çocuk yapanlar ve çocuklarına Türk ve Müslüman ismi koyanlar en ağır şekilde cezalandırmakta, Çin yasalarına aykırı davrandıkları gerekçesiyle erkekler   zorla işkence kamplarına alınmakta, evlerine Çinli erkekler yerleştirilerek mahremiyet ortadan kaldırılmaktadır. Çocuklar ise Çin okullarında Çinli gibi yetiştirilerek asimile edilmektedir.  

     İnsanca yaşamayı talep eden bağımsızlık ve özgürlük yanlısı aydınlar, sivil toplum ve kanaat önderleri ya ölünceye kadar zindanda atılmakta ya sürgüne gönderilmekte ya da keyfi olarak idamlara mahkûm edilmektedir.

    Kızıl Çin Hükümeti Uygur Türkleri için internet erişimini; yerel ve ulusal basının özgürce çalışmasını engelleyerek   "Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne ve babalarından, akraba ve komşularından, işlerinden, okullarından koparılmakla yaşanan insanlık dramını dünya kamuoyundan saklamaya çalışmaktadır.

    Doğu Türkistan’ da kapalı devre çalışan haberleşme sisteminden dolayı Ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde ülkelerini terk etmek zorunda kalan Uygur Türkleri ne kendi ülkelerine dönebilmekte ve ne de oradaki yakınlarından haber alabilmektedir.

     Çin İşgali altındaki Doğu Türkistan'da işlenen sistematik katliamlar Birleşmiş Milletlerin "soykırım“ tanımına tıpa tıp uyduğu halde ne yazık ki Uygur Türklerinin bu konuda yapılan resmi müracaatları bile dikkate alınmamakta ve BM'lerin koruyucu şemsiyesi altına bir türlü sokulmamaktadır.  BM, NATO, İİT teşkilatı gibi uluslararası mekanizmalar, Türklük, İslam ve insanlık alemi siyasi, ticari, askeri kaygıları inancının önüne alarak Uygur Türklerine yapılan muameleye sessiz kalarak Çin ile suç ortaklığı yapmayı tercih etmektedir.

    Dünya D. Türkistan da yaşanan drama sessiz kalsa da İslam coğrafyası ve Türkiye sessiz ve hissiz kalmamalıdır.  Çünkü Doğu Türkistan İlk Müslüman Türk Devleti’nin kurulduğu yerdir.  Divanü Lügatit Türk sahibi Kaşgarlı Mahmut, Kutadgu Bilig sahibi Yusuf Has Hacip, ilk Müslüman Türk Hükümdarı Abdulkerim Satuk Buğra Han gibi bilim ve devlet adamlarının yetiştiği kültür ve medeniyet merkezimizdir. Kısaca Orası bir İslam coğrafyasıdır. Bizim için Irak, Flitsin, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan ve Bosna Hersek, Kudüs, Filistin teki insanların derdi ve dramı ne ise; Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin derdi ve dramı da odur.

    Doğu Türkistanlı dindaşlarımızı ve soydaşlarımızı askeri, siyasi, ticari ve ekonomik sebeplerle Kızıl Çin’in vicdansızlığına terk edilmesini; Türklükle Müslümanlıkla, İslam kardeşliği ile bağdaştırmak mümkün değildir.  Nitekim Ayette; “Müminler ancak kardeştir.” Buyurulurken, Bir hadis-i şeriflerde Peygamberimiz (s.a.v): "Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir.” “Müminlerin dertleri ile dertlenmeyen bizden değildir.”  “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmaktır.”  Buyurmaktadır.

      Birleşmiş Milletler, bugünkü yapısıyla BM İnsan Hakları beyannamesindeki maddelerin hayata geçirilmesi yönünde en küçük bir adım atmamakta, haklının değil, güçlünün, mazlumun değil, zalimin yanında yer almakta ve onların kararlarına boyun eğmektedir.

    10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde belirtilen hakların neredeyse tamamından mahrum bırakılan insanlığa karşı sorumluluğunu idrak etmeye, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesindeki sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz.

       Filistin topraklarında İşgalci İsrail, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz kendi topraklarında   Çin zulmüne tabi tutulurken Çin ve İsrail ile normal ilişkilerini devam ettiren İslam coğrafyasının yöneticileri de en az uluslararası kuruluşlar kadar tarih önünde ve Allah katında hesap vermeye mahkûm olacaklardır.

       Başta Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmak üzere İslam ülkelerinin devlet ve hükümet yetkililerini BM, NATO, İİT gibi uluslararası mekanizmaları İnsan hakları kuruluşlarını, Doğu Türkistan’da Çin  ve Filistin’de İşgalci İsrail tarafından yapılan soykırım, vahşet  zulüm ve işkence karşısında insani, vicdani ve kurumsal sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorum

         
Mustafa KIR
(ASTP) Ankara Sivil Toplum Platformu Başkanı

 

                                                                                                                                      

  
205 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
TÜRKİYE HABER
ÖNEMLİ LİNKLER
NAMAZ VAKİTLERİ
Merkezi Hekim Randevu Sistemi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam40
Toplam Ziyaret92210
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.607332.7379
Euro35.295735.4372
Saat